Raymond Vernon tarafından ortaya atılan Ürün Yaşam Eğrisi Teorisi’ne göre “yenilik” olarak ortaya çıkan ürünlerin üretiminde kullanılan parçalar, teknoloji ve yarı mamuller yeniliğin ortaya çıktığı gelişmiş ülkelerden gelmektedir. Ürünün yaşam döngüsünün ilk aşamasında teknolojiyi veya yeniliği geliştiren firma, üretimi kendi ülkesinde sürdürmektedir. İkinci aşamaya geçildiğinde diğer gelişmiş ülkelerin gelir seviyesi ve ürün farkındalığı artmakta ve ürün diğer gelişmiş ülkelerde daha fazla talep görmeye başlamaktadır. Bu durumda söz konusu ülkelerdeki girişimciler ürünü üretmek için yerel üretim tesisleri kurma konusunda adım atmaktadırlar. Üçüncü aşamada yerel üreticiler daha güçlü ve tecrübeli hale gelmelerinin yanı sıra yeniliğin ortaya çıktığı ülkedeki üreticiler gibi ölçek ekonomisinden faydalanarak maliyetlerini düşürme fırsatı elde etmektedirler. Bu durumun sonucunda, yerel üreticiler hem yerel pazarda hem de diğer pazarlarda yeniliğin ortaya çıktığı ülke veya ülkelerdeki üreticiler ile yoğun bir rekabet içerisine girmektedir. Döngünün son aşamasında ise, önceden tüketici konumundaki, nispeten ucuz işgücüne sahip diğer ülkelerdeki üreticiler kendi pazarları ve ürünü ihraç ettikleri pazarlar için seri üretime geçmektedirler. Daha ucuz iş gücü ve yeni üretim tesislerini açma imkânı yerel üreticilere ürünü, yeniliğin ortaya çıktığı ülkelerin üreticilerinden daha az maliyetle üretme olanağı sağlamaktadır.
Ürün Yaşam Eğrisi Teorisi ve parfüm endüstrisi arasındaki bağı kurmak zor olmasa gerek. Günümüzde parfüm endüstrisinde kullanılan içeriklerin hatırı sayılır bir bölümü ülkemizde üretilip dünyaya ihraç edilmekte. Buna rağmen bireysel tüketiciler tarafında bilinirliği yüksek yerli parfüm markamız bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Bu durumun nedenlerini tartışmak ayrı bir yazının konusu olsun, potansiyeli oldukça yüksek, çiçeği burnunda bir yerli niş parfüm markası tanıtayım.
Anatoline, markanın kendi ifadesiyle; “Anadolu’nun köklerine bağlı kalıp, onu modern dokunuşlarla yeniden yorumlamak amacıyla Halil Özer tarafından kurulmuş bir parfüm evi”. Yazarlık okuyan ve yönetmenlik yapan Halil Özer, kokuyla Anadolu’yu anlatma istediğinden yola çıkan bir parfüm meraklısı. Altı parfümden oluşan “The Antique” koleksiyonu, isimlerini Anadolu Uygarlıklarından alan, yüksek kalitede içeriklere sahip nispeten risksiz parfümlerden oluşuyor. Anatoline, birçok yeni markanın aksine başarı yakalayan parfümlerin benzerlerini yapmak yerine özgün bir koleksiyon oluşturmuş durumda. The Antique, karakteristik olarak transparan ve naif bir koleksiyon.
Tasarımlar, yıllardır sektörün içinde yer alan Hüseyin Erdoğmuş ve Grasse Institute of Perfumery çıkışlı Mehmet Çelik imzası taşımakta. Anatoline henüz satışta olmadığı için parfümleri deneyerek satın almak mümkün değil. Bu nedenle markaya “deneme seti” üretmeleri konusunda yapılacak ısrarların cevapsız kalmayacağını umut ediyorum ;) Her biri Eau de Parfum konsantrasyonunda başarıyla harmanlanmış koleksiyonda yer alan parfümler şöyle;
fotoğraf: instagram.com/gurmekokular
Hattusha: Tropikal başlangıca sahip temiz bir misk ve yasemin parfümü. Narciso Rodriguez ekolünde, soğuk ama bir o kadar çekici bir parfüm. Hattusha, kullandıkça kendini sevdiren, zaman ve ortam seçmeyen bir kompozisyon. Nispeten düz bir yapıda ilerleyen parfüm, feminen tarafa yakın, serinin en güvenli iki tasarımından biri.
Urartu: Olabildiğine derin olibanum, kişniş ve safran… Pazarda benzerleri olsa da dengeli ve kaliteli harmanıyla bende ayrı bir yer edindi Urartu. İlk birkaç saniyede çarpan, uzun süreli birliktelikte üzmeyecek şahane bir kış parfümü. Tatlı biber, muskat ve vanilya ile gülümseten, serinin performansı en yüksek tasarımı! Muhtemelen favorilerden biri olacaktır.
Babylon: Kafası karışık müge… Reçinemsi yapısıyla yardımcı oyuncuların sürekli değiştiği, fazlasıyla zorlayan bir tasarım. Gül ayrı savaş veriyor, odunsular ayrı… Piyasadaki müge parfümleri bir elin parmaklarını geçmezken böylesine komplike bir müge yorumu yapmak cesaret ister, o da ayrı hadise.
Ionia: Yemyeşil İtalyan ekolü, güvenli liman bir turunçgil parfümü. Ionia; bolca petit grain, portakal çiçeği ve aromatik bitkilerle bezeli şahane bir yazlık. Performans haliyle düşük ama her tazeleme mutluluk garantili! İtalyan markalar köklerine ihanet ederken Ionia gibi gerçek bir centilmen, trendleri umursamadan “basit olan güzeldir” felsefesini yansıtıyor.
Mesopotamia: Ticari varlık göstermeyi hedefleyen her markanın olmazsa olmazı gül ve oud. “Yine mi gül ve oud parfümü…” dedirten noktada hammadde kalitesi ile rakipleri arasında sıyrılırken, henüz bir gül-oud parfümü sahibi olmayanlar arasında şansı yüksek. Mesopotamia’nın tıpkı ismi gibi orta kısımları oldukça zengin ilerliyor. Karmaşık içeriğe rağmen dengeli ve naif bir yorum olan Mesopotamia, övgüyü hak ediyor.
Voyage (Sumerian): Menekşe, müge ve safran destekli tütün parfümü kulağa nasıl geliyor? Tobacco Vanille sonrası nadir rastlanan özgün tütün yorumlarından biri Sumerian. Transparan yapısıyla sıcak yaz günleri hariç her mevsim ve ortama cinsiyet gözetmeden uyum sağlayan, kullandıkça sevdiren bir tasarım. Karmaşıklığın sadeliğe dönüştüğü, hikayeler anlatan bir parfüm Sumerian. Puro tütünü parfümü sevenler es geçmemeli!
Yüksek kaliteli içeriklerle güzel bir başlangıç yapan Anatoline, eskinin Unkapanı piyasasına dönen niş parfüm pazarında biraz daha riskli hamlelerle uluslararası platformda başarı yakalayabileceğine inandığım bir marka. Yurt içinde ise belki de herkesten önce Gurme Kokular okuyucuları Anatoline parfümlerini edinme imkânı bulur ;) Instagram ve Facebook sayfalarını takipte kalın…
Yüksek kaliteli içeriklerle güzel bir başlangıç yapan Anatoline, eskinin Unkapanı piyasasına dönen niş parfüm pazarında biraz daha riskli hamlelerle uluslararası platformda başarı yakalayabileceğine inandığım bir marka. Yurt içinde ise belki de herkesten önce Gurme Kokular okuyucuları Anatoline parfümlerini edinme imkânı bulur ;) Instagram ve Facebook sayfalarını takipte kalın…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil