Hobilerde zaman ve tecrübe ile pozitif korelasyonu olan bir gelişim eğrisinden söz edilebilir. Tecrübe kazanıldıkça yargı kriterleri geliştiği gibi
zamanla zevkler de değişebiliyor. Bu
nedenle hangi hobi söz konusu olursa olsun, ilgili dünyaya dair
deneyimlenen varlıkların belirli aralıklarla yeniden ziyaret edilmesi
gerektiğini düşünürüm. Zira alınan haz; zamana, mekana, tecrübeye ve hatta
duygu durumuna göre büyük değişiklikler gösterebiliyor.
Sitede bir hayli Maison
Francis Kurkdjian yazısı olduğu için markanın geçmişinden bahsetmek yerine
kendi Baccarat Rouge 540 hikâyemi anlatmak istedim. Parfümü 2015 yılında
denemiş ve kendime yakın bulmamıştım. Yalnızca "farklı" diyip geçmiştim… Zaman geçtikçe parfümü başkalarının üzerinde duymaya başladım. “Hmm fena gelmiyor aslında” şeklinde değişmeye başlayan düşüncem,
parfüm karşıma çıktıkça beğeniye, beğeni de zamanla hayranlığa dönüştü. Kafede
burnuma geliyor, alışveriş yaparken bile karşıma çıkıyordu… Çarpışsak elimizdekilerin yere düşüp göz göze geleceğimiz kıvamdaydık artık. Denemeler sırasındaki birkaç saatlik
beraberlik de yetmemeye başlamıştı... Sonunda dayanamadım ve Panora’ya gidip Kürşat’tan usulünce
istedim parfümü. Sağ olsun kur farkını yansıtmamıştı
henüz… TL cinsinden başlık parasıyla helalleştik.
Baccarat Rouge 540 açıldığında yoğun bir tıbbi kimyasal
hissiyat sarıyor etrafı. Açıklanan resmi notalardaki yasemin ve safranla
alakası olmayan bir açılış bu… Jean-Claude Ellena ile birlikte notaların
genleriyle oynamada sihirbaz olan Francis, küçük bir oyun oynamış! Medikal
açılışın hemen sonrasında Baccarat, odunlarla desteklenmiş, reçinemsi safrana
dönüşüyor. Hafiften tatlı, olabildiğince derin...
Parfümlerde çoğunlukla açılış, ortalar ve dipler olmak üzere her üç
fazda yoğun olarak hissedilen notalardan ve bana hissettirdiklerinden
bahsederim. Baccarat Rouge 540’ta böyle bir ayrım yapmayacağım. Açıldığı gibi
devam eden, zaman içinde farklı şeyler anlatmayan düz bir kompozisyon yaratmış
Francis Kurkdjian. Dolayısıyla Baccarat, sev ya da nefret et tarzında ilerleyen parfüm. Zaman içinde yalnızca ehlileşiyor. Sonlara yaklaşıldığında da sihrinin
arkasındaki aktörlerin ambergris ve ambroxan olduğu anlaşılıyor.
Özgünlük, Baccarat Rouge 540’ın hak ettiği en
önemli sıfat. Ortamlarda sıklıkla karşılaşılan “bu muymuş bu kadar övülen?” ya da “bir şeye benzetemedim” tarzındaki
ifadelerinin nedeni de genellikle bireylerin koku hafızalarında Baccarat ile referans olarak örtüşen bir koku olmaması. Francis'in ustalık eseri, beklentileri
yükseltirken farklılığıyla şok etkisi yaratıyor.
İsmini el yapımı Fransız Baccarat kristalinden alan Baccarat Rouge 540, Francis Kurkdjian’ın imzası
niteliğindeki transparan yapıda ilerleyen, her iki cinsiyetin de rahatlıkla
kullanabileceği, hafiften feminen tarafa göz kırpan bir başyapıt. Kullanıcının
hoşuna gitmese bile, parfüm etraftan olumlu geri dönüşler topluyor. Ancak uzun
sureli kullanımda sıkıcı olabilecek kadar tekdüze yapıda olduğu için farklı
parfümlerle rotasyonda kullanmak daha uygun olacaktır.
Baccarat Rouge 540 EdP, parfümlerin zamanla değişip hikayeler
anlatmasını seven derinlemesine niş parfüm meraklılarının beklentilerini karşılayabilecek bir kompozisyon değil. Dikkat çekip iltifat toplamak
isteyenler içinse doğru adres. Performans konusunda özgünlüğü elden bırakmayan Baccarat,
bulunduğu odayı doldururken projeksiyon konusunda atom bombası gibi bağıran
rakiplerinden daha çekingen davranıyor. Hem oda doldursun hem bağırıp çağırsın isteyenler için de Extrait konsantrasyonunu (farklı bir ürün) yaptım diyor Francis.
Özgünlük, dengeli yapı ve yüksek performans
kelimelerinin birleşiminin benim kitabımdaki karşılığı “başyapıt”. İster hype (abartı işte) densin ister pazarlama, Baccarat Rouge 540 günümüzde hakkında en çok
konuşulan ve buna bağlı olarak en çok satılan niş parfümlerinin başında geliyor. Şeyma bile bunu kullanıyormuş, daha ne olsun!