26 Şubat 2015 Perşembe

Parfums de Nicolaï - New York Intense

Plaktan müzik dinlediğimde mutlu oluyorum. Kayıt esnasındaki stüdyo havasını soluduğumu hissediyorum o iğnenin ucundan. Daha derin, daha canlı geliyor sesler… Yine de pratikliğinden dolayı cd’den vazgeçemiyorum. Hatta telefona taktığım kulaklığım bile iş görüyor. Çoğunlukla farkına dahi varmadan günlük hayata uyum sağlıyor alışkanlıklarımız... Jean-Jacques Guerlain'ın yeğeni Patricia de Nicolaï da bunu fark etmiş olacak, gelmiş geçmiş en popüler erkek parfümlerinden biri olan New York’u günümüz koşullarına adapte etmiş. 

Rose Oud yazımda bahsettiğim gibi kökeni usta parfümör Jean-Jacques Guerlain’e kadar uzanan Fransız bir parfüm evi Parfums de Nicolaï. Markanın imza parfümü New York’un Intense flankerı ile klasik haline gelen bir başyapıtı yeniden yorumlama riskine giren Patricia de Nicolaï, beklentileri boşa çıkarmayan bir tasarımla markasının zamana karşı nasıl direndiğini bir kez daha göstermiş oldu.


İtalyan tarzı tek ceket misali açılıyor New York Intense. Kumaşının günlerce dinlendirilip ağır ağır ütülendiği her halinden belli, bedene milimetrik oturan bir ceket… Ustanın kumaşı açarken serptiği bergamot, limon ve lavanta hissediliyor en doğal haliyle.

Turunçgiller ve lavantanın arasına gizlenmiş tarçın kokusu geliyor derinlere indikçe. Terzi o kadar iyi bir iş çıkarmış ki, gün boyu masa başında oturulsa da sahada gezinilse de konfordan ödün vermiyor giyilen sanat eseri. Asil bir duruşu var. Öyle hafta sonu tatilinde harcanabilecek türden değil…

Parfums de Nicolaï New York Intense, 1989 çıkışlı selefi New York gibi klasik giyimli bir beyefendiyi tanımlayan en özel aksesuar arasında yer alıyor. Ağırbaşlı ve konforlu tarzıyla zamansız bir tasarım. Otoriteler tarafından gelmiş geçmiş en iyi erkek parfümleri arasında gösterilen New York’un mirasına sadık kalarak özgün olmasa da başarılı bir flankera imza atmış Patricia de Nicolaï.


New York Intense’i 1989 çıkışlı New York’tan ayıran farklar, nispeten rafine tarz ve derinlik. New York’da hissedilen lavantanın New York Intense’teki lavanta kullanımına göre daha köşeli olması ve New York Intense’in harmanında amber ve tarçının biraz daha hissedilebilir olması dışında iki parfüm arasında herhangi bir fark yok desem yeridir. Her iki parfümün kalıcılık ve fark edilirlik değerleri de ortalama düzeyde olup birbirine oldukça yakın. Daha önce New York’un eski formulasyonunu deneme şansım olmadığı için parfümün ilk haliyle kıyas yapabilmem ise mümkün değil…

Zaman zaman hissedilen amber, karanfil ve alttan alttan eski kafa hissiyatı canlı tutan meşe yosunu, Patricia de Nicolaï’ın neredeyse imzası haline gelen notalar. Keskin hatlarla belirlenmiş duruşu olan parfüm evinin şişe tasarımları bile geleneklerden ödün vermiyor. Vermesin de zaten! Herkes aynı tarzda ilerlese ne anlamı kalır ki icra edilen sanatın?


"Nicolaï, Parfumeur créateur: un métier d’artiste", usta parfümör Patricia de Nicolaï'ın tarzını anlamak için başvurulabilecek en iyi kaynak
 
New York ya da New York Intense oldukça tanıdık parfümler... Designer tayfadan klasik haline gelen Chanel Pour Monsieur ve Creed’in en popüler erkek parfümlerinden olan Bois du Portugal için New York’un 1. dereceden akrabaları desem yanlış olmaz. Pour Monsieur, New York’un daha yeşil haliyken Bois du Portugal ise sandal ağacı ve sedirle desteklenmiş bir New York. Ya da çıkış yıllarını düşünürsek New York, bahsi geçen parfümlerin en iyi yönlerini alan bir tekne kazıntısı.

Günün sonunda New York Intense, her yönüyle re-mastered (re-mixed bile demiyorum) New York. Seçim ise albümü plaktan mı, yoksa günümüz sistemlerine uyarlanmış bir cd’den mi dinlemek istediğinize kalmış durumda… New York Intense modern parfüm anlayışına hitap etmese de “erkek parfümü” hadisesinin kitabını yazan zamansız bir centilmen.

15 Şubat 2015 Pazar

Parfums de la Bastide - Ardent

“Neden parfüm kullanırız?” sorusunun cevabı kişiye göre değişiyor. Genel kanı “karşı cinsi etkileme” yönünde olsa da parfüm kullanımı oldukça kişisel bir hadise. Benim tercihim, gelişiminden zevk aldığım parfümlerden yana. Öncelikle rahat etmeliyim ve parfümün yaşattığı deneyimden keyif almalıyım diye düşünürüm. Diğerlerinin de hoşuna gidiyorsa ne âlâ…

Parfums de la Bastide 2014 yılında kurulan Fransız bir niş parfüm evi. Güvenli tasarımlarla pazara giriş yapan marka, pazarlama faaliyetleriyle rakiplerinin oldukça gerisinde seyretse de kaliteli içerikleriyle denemeye değer bir koleksiyona imza atmış durumda. Parfüm evinin uniseks olarak pazarladığı tasarımları arasında en çok dikkatimi çeken ise kremsi sandal ağacı kullanımıyla öne çıkan Ardent. Ardent, kişisel konfor için kullanılacak parfümler arasında yer alıyor. Dolayısıyla parfüm kullanma amacı sadece dikkat çekip karşı cinsi etkilemekse yazıyı okuyarak zaman kaybetmeyip, sağ tarafta bulunan “Sitede Ara” kutucuğunun kullanılmasını öneririm.


Muskat ve kakule ağırlıklı baharatlı bir açılışı var Ardent’in. Parfümün genelinde hâkim olan kremsi hissiyatı daha ilk andan hissetmek mümkün. Kırılgan ve naif bir parfümüm ben diyor kullanıcısına…

Ardent’i enstrümantal progresif rock albümüne benzetiyorum. İnce işlenmiş bir dokuda yağ gibi akar gider ya müzik, işte öyle... Söz olmadığı için şarkıların hissiyatı dinleyene kalmıştır. Ardent, betimlemeye çalıştığım gibi köşeleri olmayan ama zengin içerikli bir parfüm. Etkileyici ya da çekici mi? Hayır... Ama oldukça konforlu.

Ortalara doğru parfümün karakterini veren sandal ağacı ve sedir harmana dâhil oluyor. Suda bekletilmiş de yumuşatılmışçasına kadifemsi bir hissiyatı var Ardent’in içeriğindeki odunsu notaların. Kilian - Sacred Wood benzeri kremsi bir sandal ağacı, parfüm tenden ayrılana kadar başrol oyunculuğunu üstleniyor. 


Başlangıçtan orta notalara geçinceye kadar olan süreçte değişim gösteren Ardent, ilk bir saatin sonunda yoluna düz bir çizgide devam ediyor. Baharatların desteğinin tamamen çekilmesiyle kremsi bir sandal ağacı ve sedir parfümü olarak seyrediyor. Etkileyici olma kaygısı taşımadan her ortam ve hava sıcaklığında kadının da erkeğin de rahatlıkla kullanabileceği güvenli bir parfüm olarak serüvenini sonlandırıyor Ardent.

Parfümün tekdüze devam eden orta notalarından sonra deyim yerindeyse bir “boşluk” hissiyatı algılanıyor. Beki fazla kremsi ve naif yapısından, belki de baştaki zenginliği aradığımdan, parfümden ziyade krem (hatta traş sonrası balsam) kullanmış hissine kapılıyorum Ardent’i sıktıktan birkaç saat sonra. Bu nedenle gün içinde tazeleyerek kullanmak, hem parfümün kullanımından duyulan hazzı hem de performans düzeyini arttırmak için gerekli hale geliyor.

 Parfums de la Bastide Paris Butiği

Ardent gibi naif ve kadifemsi bir parfümün performansı da “naif” oluyor haliyle. Arada sırada kullanıcısını, bazen de çok yakına gelenleri hoş tutan konforlu bir parfüme imza atılmış. Kompozisyonun kalıcılık değerleri, fark edilebilirliği kadar düşük olmasa da sahip olduğu Eau de Parfum konsantrasyonuna göre oldukça zayıf.

Parfums de la Bastide, denenmemişi deneme peşinde olan bir parfüm evi değil. Ardent de baharatlarla zenginleştirilmiş neredeyse jenerik denebilecek bir odunsu kompozisyon. Parfümün rakiplerinden sıyrılan yanı ise barındırdığı kalite hissiyatı ve tam kıvamındaki (son faz hariç) kremsi yumuşaklığı…

4 Şubat 2015 Çarşamba

Röportaj: Geza Schoen

Parfüm dünyasının dahi çocuğu kim diye sorsalar hiç düşünmeden Geza Schoen derim. Klasik parfüm anlayışını yerle bir eden, kimilerinin “parfüm” olarak kabul etmediği tasarımlar yapan, bana göre ise başyapıtlara imza atan bir büyücü Geza. Büyücü diyorum çünkü parfümleri sihirli!

Sanal ortamdaki Escentric Molecules konu başlıklarında tartışmalar devam ederken tüm merak ettiklerimin cevabını birinci ağızdan öğrenmek istedim. Geza ile örnek olay niteliğindeki pazarlama stratejilerinden, sihirli tasarımlarından ve parfüm dünyasını sallayacak yeni markasından konuştuk.

Fotoğraf: Sandra Ludewig - www.sandraludewig.com

Berkan: Röportaj teklifimi kabul ettiğin için teşekkür ederim Geza. Ülkemizde daha önce bulunup bulunmadığından ve Türkiye hakkında neler düşündüğünden bahseder misin?

Geza: Üç yıl önce ülkenizde bulunmuştum. Bir hafta sonu boyunca sadece İstanbul’un bazı yerlerini gördüm. Şüphesiz büyüleyici bir yer.

Berkan: Parfüm endüstrisindeki ilk bilinen tasarımın olan Diesel - Diesel’in ardından kariyerinde beş yıllık bir ara var. Sonrasında Clive Christian ile birlikte çalışman nasıl gerçekleşti?

Geza: Aslında ara yok. 1995 yılında çalışmak için Arjantin’e sonra sırasıyla Singapur ve Londra’ya gittim. Bu ülkelerde çalıştığında bir sonraki Diesel parfümünü ya da benzer ayarda bir parfüm yapamıyorsun. Bana seyahat ve yurtdışında çalışma şansı veren yerel firmalarla çalıştım ve bu şahaneydi. 90’lı yılların sonunda Londra yakınlarında bir kasaba olan Marlow’da Haarman ve Reimer için çalışırken şubemize bir kadın geldi ve Clive Christian adında biri için 6 parfüme ihtiyaçları olduğunu söyledi. Londra’da olan ve iş anlamında benden sonra gelen Patricia Choux; iki feminen ve bir maskulen parfüm tasarladı, ben de iki maskulen ve bir feminen parfüm tasarladım. Sonuç olarak gerçek anlamda markayla bir işbirliğimiz olmadı. Sadece onlar için ısmarlama 6 parfüm tasarladık.

Berkan: Parfüm tasarlama sürecinden ve markaların bu sürece ne kadar müdahale ettiğinden bahseder misin?

Geza: Bu tamamen markanın yeni kreasyonundaki konsept yaklaşımına bağlı. Sana nereden başlayacağın hakkında fikir veren, markanın müşterilerini tanıtan bir bilgilendirme yapılması ideal olandır. En iyisi de tasarımcı veya sorumlu ekibin tasarım süreci boyunca seninle beraber çalışmasıdır. Bazen de sadece tek bir kelime yeterli oluyor. Örneğin burada yani Almanya’da bir mücevher tasarımcısı olan Saskia Diez benden iki parfüm tasarlamamı istemişti ve bana sadece “gümüş” ve “altın” dedi. Bu yeterliydi.


Berkan: Tek bir markayla çalışmayı seçecek olsaydın bu hangisi olurdu ve neden?

Geza: Bunun benim kendi markam, Escentric Molecules olacağı açık.

Berkan: Neredeyse bütün tasarımlarını denedim ve birçoğu da koleksiyonumun birer parçası. Eğer günün birinde modern parfümerinin gelişimi ile ilgili bir şeyler yazacak olsaydım, mihenk taşları senin tasarımların olurdu. Alçakgönüllülüğü bir kenara bırakırsan bunun hakkında ne söyleyebilirsin?

Geza: Bunu duymak beni gururlandırdı ve bu tam da bizim ulaşmak istediğimiz şey. Klasik koku yapısı anlayışından uzakta belirgin olarak farklı ve daha modern parfüm çözümlerine doğru yönelmek… Herhangi bir iyi parfümörün bunu şimdiye kadar yapabileceğine fazlasıyla ikna olmuş durumdayım ancak parfümör, parfüm evlerinin hala işlemeye devam ettiği klasik yapıya sıkışıp kaldıysa bunu yapamaz. Ben kendimi olabildiğince bu endüstriden uzaklaştırmaya ve parfüm hakkındaki paradigmalarımı yıkmaya zorladım.

Berkan: Sentetik hammaddeleri harikulade kullanıyorsun. Şu ana kadar Iso E-Super, ambroxan ve vetiveryle acetate’ı kitlelerle tanıştırdın. Geriye kalan bir gizli silahın daha var mı?

Geza: Evet var! Korkarım bundan fazlasını açıklayamam. Yakında göreceksin!

Berkan: Seçim yapmak gerçekten zor ama Ormonde Jayne - Ormonde Man & Woman ikilisi ve Clive Christian X benim için öne çıkıyor diyebilirim. Peki ya senin kendi tasarımların arasından favori parfümlerin neler?

Geza: Favori parfümümün henüz çıkmadığını düşünüyorum fakat çok kısa bir süre içinde piyasada olacak. Bize üç ay ver… Mark Buxton, Bertrand Duchaufour ve ben ortalığı sallayacak yeni bir niş markayla geliyoruz (Geza inanılmaz değerli bir bilgi verdi…)!

Bahsettiğin üç parfüm de oldukça özgün tasarımlar. Sadece X for Men’i Clive Christian’a verdiğim için pişmanım. Tasarımcılarıyla çok az, hatta hiç iletişimi olmayan bir marka böyle bir parfümü hak etmiyor. Linda’nın (Linda Pilkington - Ormonde Jayne) bütün parfümlerinin üzerinde çalışmak harika çünkü istediğini yapmakta tamamen özgürsün. (daha da sevmiyorum Clive Christian’ı… Geza’yı sinirlendirmişler!)

Fotoğraf: Berkan Başoğlu - instagram.com/gurmekokular

Berkan: Neredeyse hiçbir parfümüm Escentric 01 ve Molecule 01 kombinasyonu kadar çok iltifat toplamıyor. İkilinin yarattığı harika bir aura var ve yakına kim gelirse büyüleniyor. Yoksa Patrick Suskind’in “Perfume” romanındaki gibi bir parfüm mü yaratmaya çalışıyordun?

Geza: Grenouille’in esansı bir fantazi. Feromonal etkileşimin astronomik karmaşıklığını kimyasal ve biyolojik olarak nasıl anlayabileceğimiz hala yıldızlarda saklı. Bu konudaki kanaatim ise; hayatım boyunca bunu gerçekleştirdiğimi hayal bile edemeyeceğim yönünde. Vücudumuzun diğer bölümlerinden farklı olarak, burnumuzun nasıl çalıştığını tamamen anlamamız, ancak sosyal etkileşimlerimizin yardımıyla gerçekleşebilir. Dolayısıyla Suskind’in kahramanının kokusunun kopyasının yakın zamanda elde edilebileceğini düşünmüyorum. Buna rağmen Molecule 01’in vomero koku organında fiziksel bir etkiye sahip olduğu kabul edilebilir. Koklama duyusuna ait sistemi bir yana bırakırsak; bu durumun bir benzeri, feremonal faaliyetlerimiz için de geçerli. Değerli Alman koku araştırmacısı Hanns Hatt’ın, birlikte davet edildiğimiz bir paralel oturumda ifade ettiği gibi, Iso-E Super vomeronasal organımızı gıdıkladığı için bu kadar başarılı bir ürün oldu. Umarım haklıdır!


Berkan: Escentric Molecules bana göre gerçek bir pazarlama başarısı. Göreceli olarak yüksek fiyat etkiletli, sade şişelerde tek notadan oluşan parfümler delilik gibi görünüyor ama bunu başardın! Tüm bu konsept sana mı ait yoksa bir pazarlama ekibiyle birlikte mi çalışıyorsun?

Geza: Tüm bunları yapan bir avuç kişiyiz. Bir grafik tasarımcı, satışlarla ilgilenen bir hanımefendi, ürün süreçleriyle ilgilenen biri, bir muhasebeci ve ben.

Berkan: Birbirini tamamlayan parfümler yapma fikri nasıl ortaya çıktı? (Escentric Molecules parfümleri Molecule ve Escentric olarak iki farklı şekilde pazarlanıyor)

Geza: 17-18 yaşlarımdayken erkek arkadaşlarımın çoğu çok tatlı, ağır ya da gereğinden çok meyveli olduğunu düşündükleri için parfüm kullanmazlardı. Iso E-Super’i ilk kokladığımda jeton düşmüştü. Böylelikle neden önceden birçok parfümü sevdiğimi anladım. Neredeyse Iso-E Super’in içeriği, beğenime benim yerime karar veriyordu. Sonraki adım devam etmek için oldukça basitti… 1990 yılının sonbaharında Iso-E Super’ı kullanması için bir arkadaşıma verdim ve şehirdeki en sevdiğimiz bara gittik. Bir kadının gelip de “kim bu kadar güzel kokuyor?” demesi 10 dakika aldı. İltifat eden kadın, Tresor ve Fahrenheit kullandığını söylemişti. İkisi de tamamen ayrı uçta parfümler olmasına rağmen ortak noktaları %20 hatta %25 oranında Iso-E Super barındırmalarıydı. Sanırım parfümlerimin temeli atılmıştı… Escentric serisini paralel parfümler olarak sunmak için bahsi geçen molekülleri geleneksel yaklaşımla nasıl ele aldığımı gösterdim. Örneğin üst nota ve misk gibi balzamik içerikler kullandım. Oldukça tekdüze ilerleyen yapıda basit olanı (Molecule) veya biraz daha “parfüm” gibi olanını (Escentric) seçebilirsin.


Berkan: Molecule 1 ve Molecule 2’yi favori parfümlerimle birlikte kullanmaya bayılıyorum. İkilinin parfümlerin etkisini daha da arttırdığına inanıyorum. Aslına bakarsan parfümleri tasarlayan kişiden onay almak için söyledim bunu :) Doğru yolda mıyım?

Geza: Her iki ürünün tek başlarına anlam ifade ettiklerini düşünsem de parfümleri karıştırmana ya da beraber kullanmana engel olmam. Escentric ve Molecule’ü beraber kullanarak temelde içeriğinde %65 oranında Iso-E Super olan Escentric 01’e biraz daha fazla Iso E-Super eklemiş oluyorsun. Bence kesinlikle sakıncası yok.

Berkan: Escentric Molecules serisi için kapak kullanmamayı “kolaylıkla tercih edilebilsin ve her zaman kullanılabilsin” diye seçtiğini okumuştum. Escentric Molecule serisi gerçekten de kararsız kaldığımda kullanmayı tercih ettiğim güvenli parfümler. Ancak Kinski’nin onlardan farklı olarak, kullanmak için belirli bir modda olunması gereken parfümlerden olduğunu düşünüyorum. Buna göre, Kinski’yi kapaksız yapmanın nedeni diğer parfümlerinde uyguladığın pazarlama stratejisine bağlı kalmak mı yoksa onu da Escentric Molecules serisi gibi “rahatlıkla kullanılabilen” bir parfüm olarak mı görüyorsun?

Geza: Hayır. Kapak kullanmıyoruz çünkü kötü görünüyorlar! Hem pratik bir yönlerini görmüyorum hem de ürünlerimiz minimalistik bir konsept üzerine kurulu. Ürünlerimizin 30ml alüminyum kaplı versiyonlarını çıkardık ve seyahat edenler için koleksiyona mükemmel bir ekleme oldu. Kinski gerçekten de oldukça kavramsal bir parfüm. Adamın kendisiyle dolu (ünlü aktör Klaus Kinski’den bahsediyor)! Nişin de nişi (tam olarak böyle dedi :)) bir parfüm ve Escentric Molecules yaklaşımıyla pek ilgisi yok.

Fotoğraf: Berkan Başoğlu - instagram.com/gurmekokular

Berkan: Birisi hakkında düşünmek ve tasarım yapmak kreatif direktör kiralamaya benziyor. Kinski’nin ardındaki konseptten bahseder misin?

Geza: Adamı al ve şişenin içine koy… Deri, hayvansal notalar, belli belirsiz bir deniz notası, uyuşturucular, şarap ve adrenalin!

Berkan: Ormonde Man kritğimde parfüm için “yeni açılmış kalemle erkeğin portresini çizmek” yazmıştım. Ormonde Man’in oldukça sıra dışı bir parfüm olduğunu düşünüyorum. Ne istediğini Linda Pilkington mı tarif etti, yoksa tasarım sürecinde tamamen özgür müydün?

Geza: Linda’nın tüm parfümleri ortaklaşa yaratıldı. Tasarım sürecinde oldukça yakın çalıştık. Ormonde Man, “black hemlock absolute” (kuzey Amerika’da yeşiten bir ağaç) üzerine kurulu bir tasarım ve Ormonde Woman için de aynısını kullandık.


Berkan: Biehl için yaptığın tasarımların sanal ortamda hak ettiği değeri görmediğini düşünüyorum. Oysaki GS02 ve GS03 dâhice tasarlanmış parfümler. Bu durum canını sıkıyor mu?

Geza: Hahah hayır, hiç de değil. Kontrol edemeyeceğim bir durum için neden canımı sıkayım? Bu arada GS01’i de tekrar dene. Parfümün tatlı bir hikâyesi var. Güneydoğu Asya’daki ve 90’lı yıllarda Singapur’da çalıştığım dönemdeki seyahatlerimin anılarını içeriyor temel olarak. Ferah/baharatlı ve kremsi notaların, bir fiske Molecule 01 ile harmanlandığı olağandışı bir kombinasyon.

Berkan: Gourmand veya Arap tarzı oud kullanımı olan trendy parfümler tasarlamıyorsun (çok da iyi yapıyorsun). İlerde bir tane görür müyüz?

Geza: No gourmands, no oud (çevirseydim etkisini kaybederdi :)).


Berkan: Sırada röportajlarımın klasik soruları var. Kendi tasarladıkların dışında en sevdiğin parfümler nelerdir? En iyi 5 listeni öğrenebilir miyim?

Geza: Alliage (Estée Lauder), No. 19 (Chanel), Feminite du Bois (Shiseido), Giorgio (Giorgio Beverly Hills), Anais Anais (Cacharel), Jil Sander Man I - Man Pure (en iyi deri parfümü olduğunu belirtiyor), Eau Sauvage (Christian Dior) ve Anteaus (Chanel).

Berkan: Hangi parfümü tasarlamış olmayı dilerdin?

Geza: Bu soruyu hiçbir zaman cevaplamıyorum. Üzgünüm…

Berkan: Bugün hangi parfümü kullandın?

Geza: Bu soruyu da cevaplamıyorum.

Berkan: Cevapların için teşekkür ederim. Son soru geliyor! Escentric Molecules ülkemizde oldukça popüler ve markan günden güne daha çok dikkat çekiyor. Türkiye pazarından beklentilerin nedir?

Geza: Diğer ülkelerde olduğu gibi Escentric Molecules’un Türk insanını mutlu edecek ve birbiriyle tanışmasını sağlayacak (!) potansiyeli var. Eğer bir parfüm, insanın yabancı birine duyduğu sempatiyi ifade etmesi için ona yardımcı olabiliyorsa, bu inanılmaz!

2 Şubat 2015 Pazartesi

Nishane Hediye Çekilişi Talihlileri

Gurme Kokular ve Nishane'nin düzenlediği hediye çekilişinin talihlileri belli oldu! Gurme Kokular Genel Merkezi'nde (öyle bir yer yok) test ekibimle (çalışma arkadaşlarım), avukat (noter yerine) huzurunda eski usul yöntemlerle keyifli bir çekiliş gerçekleştirdik.


50ml Extrait de Parfum Kazanan Talihliler:

Caner Pala
Handan Akkas

Numune Seti Kazanan Talihliler:

Hatice Çayır Çelebi
Ekin Erbatur Kocabaşoğlu
Hakan Ateş
Seval Yavuz Urla
Yılmaz Kaya


Kazananların 05.02.2015 tarihine kadar gurmekokular [at] gmail.com adresine iletişim ve adres bilgilerini göndermeleri gerekmektedir. Belirtilen tarihe kadar iletişim kurmayan talihliler olduğu takdirde yedek talihliler belirlenecektir.

Tebrikler!

© Gurme Kokular - Niş Parfüm Yorumları / Röportajlar / İzlenimler
Maira Gall