Geride bir takım değerler bırakabilen insanları şanslı
sayıyorum. İsimleri nesiller boyu hatırlanacak ve bıraktıkları ile anılacaklar…
Çocuk yaşta idolüyle tanışma ve onun yanında çalışma fırsatını yakalayan Mona
di Orio, genç sayılabilecek yaşta hayata gözlerini yuman parfüm dünyası için
değerli bir isim. Efsane statüsündeki parfümör Edmond Roudnitska’nın yanında mesleğin inceliklerini öğrenen ve bağımsız temellerde kendi tarzını yaratan Mona, kendi adını taşıyan parfüm evini hayata geçirdikten sonra, nesiller boyu
hatırlanacak tasarımlara imza attı.
Cuir, üretimde olan Mona di Orio parfümlerinden en cüretkar olanı.
Odak grup görüşmeleri ve sayısız kullanıcı testlerinden sonra piyasaya sürülen
ana akım parfümlerle alay edercesine özgürce yaratılmış, satış kaygısı
taşımayan asi bir tasarım.
Pelin otu ve kakule ile oldukça sert açılıyor Cuir. Ardıçtan
gelen belli belirsiz tatlılık biraz olsun havayı yumuşatıyor. Başlangıçta
tadımlık hissedilen yeşil notalar da Mona’nın doğaya olan sevgisini betimliyor.
Mona di Orio
Yeşil hissiyatın etkisini kaybetmesiyle kakulenin desteğinde
karakteristik bir castoreum ve deri parfümü oluyor Cuir. Castoreum adı verilen
kunduz yağı, Cuir’e hayvansı bir hissiyat katarken özgünlüğünü pekiştirmiş.
Birçok kullanıcı için de parfümü hem zor hem de çekici kılan nokta tam olarak bu.
Sev ya da nefret et hadisesi…
Caron - Tabac Blond ve Robert Piguet Bandit’in açtığı yoldan
ilerleyen farklı bir parfüm tasarlamış Mona. Cuir için “kül
tablasına yatırılmış deri” tanımlamasını yapabilirim. Kim böyle kokmak ister
ki, itici bir şey tarif ediyorsun diye düşünenler varsa Mona’nın farkı nu
noktada hissediliyor. Uç noktada gezinen riskli notalardan sanat eseri yapmanın
tarifini gösteriyor yetenekli parfümör.
Ortalardan sonra parfüm dümdüz ilerliyor. Saatler içinde
bazen çekici bazen de itici olabiliyor. Kişilikli, ruh hali seçen, kıyafet
beğenmeyen bir parfüm tasarlamış Mona. Cuir tam bir deri ceket - kirli sakal
parfümü… Gömlek üzeri kazak giydiğim günlerde parfümü taşıyamadım desem
yeridir. Şöyle bir resim canlanıyor gözümde;
Cuir sadece soğuk havalarda kullanılmasını önerdiğim bir
parfüm. Yoğun ve koyu hissiyatıyla sıcak havalarda bunaltıcı olacaktır.
Parfümün kalıcılığı oldukça iyiyken, fark edilirliği ortalamanın altında
seyrediyor. Deri ve sigara kokusunun karışımının gün boyu bağırmasını da kimse
istemezdi diye düşünüyorum. Dolayısıyla Cuir’in kalıcılık ve fark edilirlik
değerlerini kendi sınırlarında dengeli buluyorum.
Tanımlama çekici geldiyse Cuir, soğuk havalar için göz önünde bulundurulması
gereken farklı bir alternatif. Değerli dostum Olivier Durbano ile yaptığım röportajda da sıkça adı geçen Mona, parfüm dünyası için büyük bir kayıp. Neyse ki
bıraktığı mirasla yıllarca hatırlanacak. Cuir gibi cüretkâr bir parfümün ya
da Vanille benzeri bir gourmandın kolay kolay tasarlanacağını sanmıyorum. Rahat uyusun...
Hiç yorum yok
Yorum Gönder