Mark Buxton, yirmi
beş yılı aşkın süredir Givenchy, Versace, Van Cleef & Arpels, Paco
Rabanne, Burberry, Cartier, Chopard ve Ferré gibi parfüm dünyasının en ünlü markaları için tasarımlar yapan bir
parfümör. Özellikle Comme des Garçons için hazırladığı tasarımlarla parfüm
dünyasında çığır açan usta parfümör, yıllardır merak ettiğim bütün konulara
içtenlikle açıklık getirdi.
Berkan: Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğin için
teşekkür ederim Mark. Ülkemizde daha önce bulunup bulunmadığından ve Türkiye
hakkında neler düşündüğünden bahseder misin?
Mark: Türkiye’yi
gayet iyi biliyorum ve Seluz isminde bir parfüm evi ile danışmanlık bazında
çalışmaktayım. İstanbul; moda, trendler, yüksek teknoloji ve bolca nakit
akışına dair fırsatlarla dolu, hızlı büyüyen bir şehir.
Berkan: Peki, ülkemizde nerelerde bulundun?
Mark: Yılda
5-10 kez ziyaret ettiğim İstanbul ve Antalya’yı biliyorum. (Mark çoktan bizden
biri olmuş!)
Berkan: Parfümör olmaya nasıl karar verdin? Senin gibi
yenilikçi birinin etraftaki, klişe fujer veya şiprelerden bıkıp, “farklı bir
şeyler yapmalıyım” tarzında bir düşünceyle bu işe başladığını düşünüyorum :)
Mark: Bu
işe, bir televizyon programına “dünyadaki tüm parfümleri tanıyabilirim” iddiasıyla
katılarak, tesadüfen girdim. Televizyon şovunun ardından, günümüzde Symrise
olarak yaşamına devam eden, o zamanlar Haarman und Reimer isimli Alman bir parfüm
evinden teklif aldım. Her şey tam olarak böyle başladı. Sonrasında hızlı bir
şekilde kendi stilimi yarattım ve hala olabildiğince farklı ve yaratıcı olmaya
çalışıyorum.
Berkan: Parfüm
tasarlama sürecinden bahseder misin?
Mark: Uzun
süre önce; şişelemeye çalıştığım anlar, durumlar, insanlar ya da bir ruh hali
ile ilişkilendirdiğim akorları (kısa
formül olarak açıklıyor) not ettiğim bir defter tutmaya başladım. Hepsi de
oldukça kişisel. Bu fikirleri kendi markam için kullanıyorum. Bunun dışında,
çoğunlukla müşterilerim tarafından verilen basit bir fikirle tasarıma
başlıyorum ve gerisi tamamen bana kalıyor. Yaratıcılıkta sınırsız özgürlüğüm
oluyor. Güçlü bir DNA’ya (parfümün ana
akoru olarak nitelendiriyor) sahip kısa formül, parfümün imzasını
oluşturuyor.
Berkan: Peki, markalar
bu sürece ne kadar müdahale ediyor?
Mark: Eğer
büyük bir gruba bağlı bir marka için çalışıyorsan, markanın kendi pazarlama
ekibi vardır ve seni istedikleri doğrultuda yönlendirirler. Eğer kendi markan
ya da bir niş marka için çalışıyorsan yaratıcılık için sınırsız özgürlüğün
vardır.
Berkan: Niş
markaların yanı sıra designer markalar için de parfüm tasarlıyorsun. Arada ne
gibi farklar var?
Mark: Biraz
önce de bahsettiğim gibi, en büyük farklılık niş markalarda çok daha fazla
özgürlüğünün olması ve konsantrasyonun fiyatının çok daha yüksek olması. Genelde
pazarlama ve yönlendirme olmuyor. L’Oreal, Coty ya da P&G gibi büyük bir
gruba bağlı designer markalarda ise durum hemen hemen tam tersi.
Berkan: Comme
des Garçons’u, Mark Buxton’ın gerçek potansiyelini yansıtmasına izin veren marka
olarak görüyorum. Buna katılıyor musun?
Mark: Kesinlikle!
Comme des Garçons yeni bir şeyler göstermek için mükemmel bir müşteri.
Yaratıcılıkta hemen hemen tam bağımsızlık söz konusu.
Berkan: Sentetik yerine doğal hammaddeleri tercih ederim
diyebilir misin?
Mark: İkisini
de seviyorum. Birbirinden çok farklı, güçlü, kalıcı ve pahalı yüzlerce harika
sentetik ve doğal hammadde var. Çalıştığımız her ürünün kendine has bir anlamı
var ve hepsini ayrı seviyorum!
Berkan: Şimdiye
kadar tasarladığın parfümlerin arasında en sevdiklerin hangileri?
Mark: Comme
des Garçons 2 Man ve Woman (Böyle bir
parfüm bilmiyorum. Muhtemelen CdG2’den bahsediyor), Karl Lagerfeld - Kapsule
Light, Van Cleef & Arpels - Cologne Noire, Mark Buxton Perfumes - Emotional
Rescue… Çok var.
Berkan: Tam
bir Comme des Garçons 2 Man fanıyım! Tütsülü vetiver kullanımının ilk örneği ve
belki de en güzeli… Peki, Comme des Garçons 2 Man ve Le Labo Vetyver 46
benzerliğine yorumun nedir? İkisi de senin tasarladığın parfümler ve ben de dâhil
olmak üzere birçok parfüm sever de bu iki parfümün birbirini oldukça
andırdığını düşünüyor.
Mark: Her
iki parfüm de birer vetiver yorumu. Dolayısıyla ortak yönleri var. Fakat Le
Labo Vetyver 46, amber dokunuşu olan, daha ağır ve tatlı, oryantal bir parfüm.
Yine de her iki parfümün aynı parfümör tarafından tasarlandığı anlaşılabilir.
Bunu “el yazısı” olarak adlandırabilirsin. Bir Mark Buxton parfümünün her zaman
ayırt edilebileceğini düşünüyorum!
Berkan: Comme des Garçons 2 yazımda, parfümü 51. bölge ya da ufo vakasının yaşandığı Roswell
yakınlarında takılırken tasarladığını yazmıştım. O kadar farklı bir parfüm ki
sanki bu dünyadan değil! Comme des Garçons 2, markanın sana isteklerini
anlattıktan sonra mı ortaya çıkan bir parfümdü, yoksa tamamen serbest mi
takıldın?
Mark: Comme
des Garçons 2, bağımsız bir tasarım. Göz önünde bulundurduğum tek şey,
CdG’dekin vetiver sevdiğiydi. Aldehitle birlikte, dumanı tüten ateş etme etkisi
yaratan üst nota oldukça özel!
Berkan: Seni bir
rock yıldızına benzetiyorum. Comme des Garçons’u popülerliği yakaladığın grup,
kendi markanı ise solo projen olarak görüyorum. Açıkcası Comme des Garçons’tan
sonra ilk kez kendi markanla çok farklı tasarımlara imza attığını düşünüyorum.
Örneğin Linari ya da Biehl için tasarladığın parfümlerde CdG’daki ya da kendi
markandaki farklılığı hissedemedim. Ne dersin?
Mark: Artık
çalışmaktan büyük keyif aldığım nadir ve pahalı hammaddeleri seçebiliyorum.
Comme des Garçons, gerçekten de güzel bir başlangıç noktasıydı fakat hala
göstermem gereken çok daha cüretkâr ve aşırıya kaçan şeyler var! (Linari ya da
Biehl’dan bahsetmedi bile… Mesajı aldım)
Berkan: Parfüm dünyasının geleceği hakkındaki düşüncelerin nedir?
Mark: Prestijli parfüm üreticileri, daha az risk alıp birbirlerini
kopyalayarak aynı döngünün içinde kendilerini tekrarlıyorlar. Bu durum; niş
parfüm sektörü için yaratıcılıkta özgürlük, konsantrasyon için daha yüksek
fiyatlar ve test etmeden daha cüretkâr, dolayısıyla daha orijinal olma gibi
fırsatlar sağlıyor. Tüm bunlar işin eğlenceli kısmı!
Birbirimizi taklit etmemeye özen gösterip, her konuda daima
bir adım önde olmalıyız.
Berkan: Parfüm
dünyasında iki ya da daha fazla parfümörün birlikte tasarladığı parfümlere
rastlamak mümkün. Böyle bir işbirliği içinde yer alsaydın kimlerle çalışmak
isterdin?
Mark: Bunun
tamamen saçmalık olduğunu düşünüyorum! Aynı parfümde birden çok parfümörün
imzasının olması tamamen politik.
Berkan: Kendi tasarladıkların dışında en sevdiğin
parfümler nelerdir? En iyi 5 listeni öğrenebilir miyim?
Mark: Feminite du Bois (Shiseido - Serge Lutens), Aromatics
Elixir (Clinique), Eternity (Calvin Klein), Flower (Kenzo) ve Rush Femme
(Gucci).
Berkan: Hangi
parfümü tasarlamış olmayı dilerdin?
Mark: Feminite
Du Bois.
Berkan: Bugün hangi parfümü kullandın?
Mark: Bu aralar her gün Emotinal Rescue (Mark
Buxton - kendi markası) kullanıyorum.
Ondan önce de Vettiveru (Comme des Garçons) kullanıyordum.
Berkan: Cevapların
için teşekkür ederim. Son soru! Kendi adınla pazarlanan parfümler kısa bir süre
önce ülkemizde de satışa sunuldu. Black Angel ve Sexual Healing favorilerim! Türkiye
pazarından beklentilerin nelerdir?
Mark: Türkiye
pazarında yer alalı çok kısa bir süre oldu ve niş parfüm Türkiye’de nispeten
yeni. Dolayısıyla göreceğiz. Türkiye’nin büyük bir potansiyeli olduğunu
düşünüyorum! Bekleyip görelim derim.