Yazılarımda tanıtım kısımlarını
olabildiğince kısa tutuyorum. Parfümün adının nereden geldiğinden başlayıp, her
markanın tarihçesini uzun uzun yazmak bana göre değil. Kokunun ve parfümörün
tarzının bende uyandırdıklarını aktarmayı seviyorum. Ancak bu sefer durum biraz
farklı… Uzun yıllardır denemek istediğim, hakkında öğrendiklerim arttıkça merak
ettiğim marka CB I Hate Perfume için düşündüklerimi parfüm yorumlarının
öncesine sıkıştırmak istemedim. Aynı Creed için yaptığım gibi, CB I Hate
Perfume için de bağımsız bir yazı yazmaya karar verdim.
CB I Hate Perfume; New York’ta
faaliyet gösteren, parfüm dünyasının en radikal markalarından biri. Markanın
ismi, parfüm evinin kurucusu ve parfümörü Christopher Brosius’un adının baş
harflerinden ve parfüm hakkındaki düşüncelerinden geliyor. İnternet sitesinde “Parfümden
nefret ediyorum” diye başlayıp “Parfümör olmaya aşığım” diye biten bir
manifestosu var ki, ticari kaygılardan bu denli uzak bir tanıtım yazısına daha henüz
rastlamadım… Samimi olduğu her halinden belli biri Christopher.
Christopher Brosius, çocukken
sanatçı ya da bilim adamı olmak istediğini, parfümör olarak her ikisinden de
bir parça olabildiğini belirtiyor. Hayallerini gerçekleştirebilmiş bir adam…
Herhangi bir parfüm evi ya da tasarım ekibine bağlı olmaksızın, kendi markası
altında canının istediğini yapıp kelimenin tam anlamıyla serbest takılan şanslı
biri!
Parfümden nefret ettiğini,
taksicilik yaptığı dönemde taksisine binen kadınların parfümleri midesini
bulandırdığında keşfediyor Christopher Brosius. Taksiciliğin yanı sıra,
farklı dönemlerde mimarlık okuyan ve giysi tasarımı yapan Christopher, Barney’s in kozmetik
departmanında da çalışırken karşılaştığı bir fırsatla Kiehl’s da çalışmaya başlıyor.
Christopher
Brosius, Fotoğraf: Michael Weiss
Kiehl’s bünyesinde 4 yıl
çalıştıktan sonra New York’un kaosu andıran şehir hayatından bıkan Christopher,
Pennsylvania’daki aile çiftliklerine taşınıyor. O dönemde bir arkadaşının
tavsiyesiyle tanıştığı “A Natural History of the Senses” isimli bir kitapla birlikte
kendi parfümlerini yapma işini ciddi ciddi düşünmeye başlıyor ve 1993 yılında
kendi kullanımı için ilk parfümünü tasarlıyor.
Christopher toprağın ve toprakta
yetişenlerin kokusuna aşık! Adaşı Christopher Gable ile 90’lı yıllarda kurdukları
Demeter markası altında ilk denemeleri de taze toprağın ve yeşilliklerin kokularını
oluşturma üzerine oluyor. Hatta toprağın üzerine yağan karın bile kokusunu
şişeliyor Christopher. Yaklaşık 12 yıl Demeter için tek nota ağırlıklı parfüm
üreten Christopher, 2004 yılında kendi adını verdiği CB I Hate Perfume butiğini
açıyor.
Fotoğraf: Evaan Kheraj
Mümkün olan her hoş kokuyu yakalamak üzere yeni bir başlangıç yapan Christopher, CB I Hate Perfume ile Demeter’den farklı olarak daha kompleks parfümler yapıyor. Yine ağırlık belli bir tema üzerine otursa da kullandığı destekleyici notalar, Christopher’ın aklındaki sanat anlayışını daha rahat yansıtmasına olanak sağlıyor.
BBC’nin yayınladığı parfüm belgeselinin
“Anıları Şişelemek” isimli ikinci bölümüne de ilham kaynağı olan Christopher
Brosius her “şeyi” koklamayı seven biri. Gittiği her ortamda nesneleri koklayıp
yeni parfümleri için fikir ediniyor ve denemeler yapıyor. İkinci el eşya
mağazasındaki telefonu bile kokluyor!
CB I Hate Perfume kişiye özel
parfüm de tasarlayan bir marka. BBC’nin belgeselinde, Londra’nın kokusunu
özleyen bir müşterisi için kalkıp Londra’ya gidiyor ve müşterisinin tarif
ettiği nesne ve mekânların kokularını inceliyor. Yaptığı işe tutkuyla bağlı
olmayan biri yapabilir mi böyle bir hareket? Her ne kadar parfümden nefret ettiğini
söylese de, Christopher gerçek bir parfümör ve yetenekli bir sanatçı.
Parfüm evinin tasarladığı kullanıma
hazır parfümler, “perfume absolute” ve “water perfume” adında iki farklı
konsantrasyonda pazarlanıyor. Perfume absolute, yağ kıvamında iken water
perfume Eau de Toilette’e yakın performansta bir konsantrasyon. Bilinmesi
gereken önemli bir nokta ise ne perfume absolute’da ne de water perfume’da
alkol kullanılmadığı… Doğal olarak parfümlerin kalıcılık ve fark edilirlik
değerlerinin fazla yüksek olduğunu söyleyemem. Zaten CB I Hate Perfume’un olayı o
değil… Etraftakileri etkileyip yeni hikâyeler yaratmaktan ziyade
anılarımızı canlandırmayı amaçlıyor Christopher.
Ara sıra koklayıp huzurlu
hissetmek için serinin birkaç parfümüne sahip olmak istiyorum çünkü doğanın sakinliğini hissettirebiliyorlar! Under the Arbor bir
elimde, Black March bir elimde yalnız başına ormanda uzanıyor gibiyim...
Invisible Monster ya da Outside koklayıp tarlaya da gidebilirim… Ya da At theBeach 1966 ile kumsal olabilir…
CB I Hate Perfume’un denediğim
parfümleri arasında kitleleri peşinden sürükleyecek hit bir parfüm yok. Christopher
Brosius’un amacının da olmadığına eminim… “Herkes gibi kokan insanlardan iğreniyorum” diyen
birinin piyasa işi parfüm tasarlaması beklenemez. Toprakla uğraşan adamın ya da
yemek yapan kadının kendi gibi kokacağı parfümler tasarlamış Christopher. Ya da
doğup büyüdüğü yere özlem duyanlar için zaman yolculuğunu icat etmiş…
Kaybettiklerine üzülenler için onları hatırlatacak bir şeyler yaratmaya
çalışmış… Çok uzaklarda olmayıp da haberi olsaydı Gezi Parkı’nın da kokusunu
yapardı belki... Belki de maden ocaklarının kokusunu şişelerdi hüzünlü bir şekilde…
Nefes aldığımız için yaşıyor, her
nefeste kokluyoruz diyor Christopher. Sadece duruşu itibariyle bile, parfüm
hobisiyle yakından ilgilenen tayfanın mutlaka denemesi gereken bir marka CB I
Hate Perfume. Alım listesine eklenecek parfüm çıkmasa bile Christopher Brosius’un
sanat eserlerini tecrübe etmek, parfüm dünyasının derinlerine inen yolda mola
vermesi oldukça keyifli bir durak!
Not: “Koku hayattır” diyen Christopher,
markanın 10. yılına özel “The Box” isimli, kendi deyimiyle harfler yerine
kokuları kullandığı bir kitap çıkardı. “Kutu”, içinde CB I Hate Perfume’un
şimdiye kadar çıkardığı tüm (kişiye özel olanlar hariç) parfümlerin 15ml özel
şişeli versiyonların, açıklayıcı dokümanların, sayı, imza ve sertifika gibi
koleksiyonerlerin ilgisini çekebilecek detayların bulunduğu, yüksek fiyatlı
özel bir ürün.