25 Şubat 2014 Salı

Comme des Garçons - 2

Ne olduğu belli olmayan yamuk bir şişe, elle çizilmiş misali kargacık burgacık bir rakam, üründen daha büyük kutu ve tahıllı mısır gevreği ambalajına benzer bir poşet… Bilinmeyen bir cisim yaklaşıyor!

Black yazımda da bahsettiğim gibi Comme des Garçons ciddi anlamda trendleri umursamayan bir marka. Hele ki çıkış yılı düşünüldüğünde, parfümün sunumu tam bir cesaret örneği. CdG’den sıradan bir parfüm bekleyen var mı? Odeur 71 ve 53 ile ofis eşyalarının bile kokusunu yapan Comme des Garçons, yakında ayakkabı kutusu kokusu çıkarırsa şaşırmam.
CdG 2, Comme des Garçons’un nispeten güvenli parfümleri olarak anılan standart serinin mensubu. Markanın imza parfümlerinden biri… İçeriğiyle olay yaratan, kokusuyla minimalist Japon tarzını yansıtan özgün bir parfüm.

Turunçgiller ve çayla açılıyor Comme des Garçons 2. Çaya dalından yeni kopmuş mandalina sıkmış CdG! Turunçgiller ve çayın etkisi devam ederken çiçekler ve tarçın katılıyor harmana. Hepsi doğal, hepsi güzel… Markanın yöneticileri elini korkak alıştırma demiş resmen parfümün tasarımcısı Mark Buxton’a. O da elinde ne varsa koymuş. Bakmış elinde aldehitler var, onları bile eklemiş…

CdG 2’nin ortalarına gelindiğinde metalik hissiyat veren mürekkep mi ararsınız, muskat mı ararsınız yoksa odunsuları mı? Var var hepsi var. Fazlası da var da algılayamıyorum artık. Getirin kahve koklayayım! Cidden inandırdılar değil mi kahve koklayınca burnunuzun dinlendiğine? Ahh ah…

Odunsu, çiçeksi ve hafif tatlı bir yapısı var CdG 2’nin. Çay var, mürekkep var, tarçın var, paçuli var. Sayayım mı daha? Geliyor işte zaman içinde hepsi azar azar. Öne çıkan ya da yoran hiçbir nota yok. Hem zengin, hem minimalist. Gayet klas dengelemiş Mark!


Comme des Garcons 2 bu dünyadan değil. Dost canlısı bir uzaylı! Bahar gibi kokuyor. Kendi gezegeninin baharı… Bizimkine göre daha metalik, mat bir bahar. Ağaç ve çiçekler hissediliyor ama bizim buralardaki gibi değiller... Zaten Mark Buxton öyle laboratuvarda falan yapmamış bu parfümü. 51. bölge ya da ufo vakasının yaşandığı Roswell yakınlarında takılırken tasarlamış. Oranın havasından suyundan almış koymuş. Çay ve mürekkep eklemiş üzerine… Yabancılık çekmesin diye de astronot matarasına benzer bir şişeye doldurmuş. Bir de şarkı takılmış aklına o sırada. Uzaydan gelenleri anlatıyormuş. Metalik hissiyatı da o gazla vermiş!


Uzaylı dedim ya CdG 2’ye, cinsiyeti yok haliyle. Ne çiçeklerden dolayı çok feminen ne de odunsulardan dolayı maskülen bir havası var. Zaman ve mekân seçmeyen bir parfüm CdG 2. Kalıcılığı da fark edilirliği de gayet yerinde. Gerektiğinde kendini belli eden, gerektiğinde kamufle olmasını bilen bir uzaylı… 

Comme des Garçons 2, 90’lı yıllarda çıkmış olmasına rağmen modern parfüm dünyasının en önemli temsilcilerinden biri. Yıllar sonra bile adından söz ettirebilen özgün bir klasik. Denediyseniz neden bahsettiğimi biliyorsunuz. Denemeyenler… Sizin kaybınız ciddi büyük!

23 Şubat 2014 Pazar

Comme des Garçons - Black

İddialı moda evleri, defilelerinde günlük hayatta giyilemeyecek kadar farklı ve cesur tasarımlarını görücüye çıkarır. Kimi zaman amaç belli bir temaya yoğunlaşmakken bazen tek amaç izleyenleri etkileyerek yeni koleksiyona dikkat çekmektir. Konsept olarak tasarlanan giysiler, genel beğeniye hitap etmediği için çoğu zaman markanın butiğinde satışa bile çıkmaz…

Hani “içi dışı bir” diye bir tabir vardır ya, Comme des Garçons’un içi dışı bir! Japon minimalist tarzını cesur tasarımlarla buluşturan, samimi bir moda evi CdG. Kıyafet ve parfüm tasarımları en ufak popülist bir kaygı taşımayan, defilede neyse butikte de o olan bir marka. Mark Buxton, Bertrand Duchaufour, Yann Vasnier, Antoine Lie ve Nathalie Feisthauer gibi efsane mertebesinde parfümörlerle çalışmaları da parfüm işinde ne kadar ciddi olduklarını gösteriyor.
 
 
Comme des Garçons, pazardaki en özgün ve radikal parfümlere imza atmış markalardan biri. Her ne kadar designer markası olsa da uygulanan pazarlama stratejileri açısından parfümleri, niş ürünler olarak kabul edilmekte. Zira oldukça farklı tarzları ve barındırdıkları kalite hissiyatı ile pazardaki designer parfümlerden taban tabana zıt bir çizgide ilerliyor Comme des Garçons parfümleri. Markanın birçok parfümünün de yıllar boyu ünlü isimlerin gizli silahı olduğu bilinmekte.

Comme des Garçons, bırakın ana akım parfümleri, niş parfüm pazarında bile trendleri umursamayan farklı bir marka. 94 yılında piyasaya sürülen ve markanın adını taşıyan ilk EdP, 99 çıkışlı CdG2, 2000’lerin başında çıkan CdG2 Man ve Incense serisi parfüm dünyasına yön veren kilometre taşları olarak gösterilebilir. 

Neredeyse hiçbir CdG, genel beğeniye uygunluk kaygısı ile tasarlanmamış parfümler. Her biri yaratıldığı dönemin çok ötesinde, post modern sanat eserleri… Beğenilir ya da beğenilmez ayrı mesele ancak özgün tarzları ve yüksek kaliteleri ile niş parfüm dünyasının en çok saygı duyulan markalarından biri Comme des Garçons.


Black’in markasını söylemeden koklatıp tahmin et deseler, Comme des Garçons ilk etapta söylenecek üç markadan biri kesinlikle! Tamamen algıyla ilgili koku konusunda belli bir tarz yakalamak, birçok parfüm evinin peşinde koştuğu ancak başaramadığı bir hadise…

Karabiberli ve tütsülü etkileyici bir açılışı var CdG Black’in. Tarza alışkın olmayanlar için son derece şaşırtıcı bir başlangıç. Açıklanan notalarda yer almasa da karanfil kokusu da oldukça belirgin. Kaynağını algılayamadığım hafif bir tatlılık da ilk şokun atlatılmasına yardımcı oluyor.

Black, oturmaya başladığında yanık odun kokuyor. Karabiber ve tütsünün de katkısıyla barbekü sos tadında özgün bir kokuya dönüşüyor. İsli ve dumanlı, takılmış bir parfüm… Yurtdışında bu kafası dumanlı, isli tarzı betimlemek için kamp ateşi anlamına gelen “campfire” kelimesi kullanılmakta. Bizim kültürde öyle kamp ateşi olayına pek rastlanmadığından mangal/barbekü kokusu olarak tanımlanabilir CdG Black. Resmen karabiberli mangalın kokusu!
 

Black’ta ara ara gelen deri ve meyan kökü parfüme oldukça özgün bir hava katıyor. Hatta karanfil gibi resmi notalarda açıklanmasa da paçuli kokusu aldığıma da iddiaya girebilirim. Sonlara doğru zaten dumanlı olan hissiyat, kor haline gelen kömür misali ağır ağır uçup gidiyor. 

Parfümün fark edilirlik ayarı oldukça güzel tutturulmuş. Ne tene çok yakın kalıyor ne de avaz avaz bağırıyor…  Kilian – Cruel Intentions yorumunda da bahsettiğim gibi bu tarz kokuların “ben buradayım” diye gezmemesi taraftarıyım. Kalıcılığı ise EdT olan konsantrasyonuna rağmen oldukça iyi.

İsli, dumanlı parfümlere ilgim olduğu için, tarzın neredeyse tüm örneklerini denedim ve kullandım. Designer tayfa henüz dumanlı tarza el atmamışken niş parfümlerde Oliver Durbano - Black Tourmaline, Naomi Goodsir - Bois d'Ascese, Amouage – Memoir Man, Tauer - Lonestar Memories, Le Labo - Patchouli 24 ve Profumum Roma – Fumidus, janrın önde gelen temsilcileri arasında. Oldukça sıra dışı bir tarz olduğu için bahsettiğim parfümlerin hepsi günlük hayatta kullanılabilecek yapıda değil. Özellikle Black Tourmaline ve Fumidus kullanabilene saygı duyulur! Tayfanın içinde CdG Black’in en çok benzediği koku ise Bois d'Ascese. BdA için Black’in biraz daha yoğun, daha baskın barbekü hissiyatlı ve ayyaş (boozy hissiyat!) kardeşi denebilir.

Comme des Garçons öylesine özgün tasarımlara imza atmış bir marka ki, nispeten özelliksiz, genel beğeniye hitap eden bir parfümü piyasaya sürdüklerinde, markanın fanlarından oldukça sert eleştiriler almakta. Amazingreen ve Blue Invasion serisi ile herkesin hoşuna gidebilecek parfümler yaptıktan sonra beğeniye çıkardıkları Black, markanın sıkı takipçilerinin deyim yerindeyse tekrardan gönüllerini fethetti!

CdG Black herkesin sevebileceği bir parfüm değil. Kesinlikle denemeden alınmaması gerekiyor. Öyle “ayh parfümün ne kadar güzelmiş, tatlı tatlı, ferah ferah kokuyor” tayfadan hiç değil… Kendinden emin ve farklı tarzı olan biri için imza parfümü olabilecek nitelikte, son yıllarda tasarlanmış en farklı parfümlerden biri.

19 Şubat 2014 Çarşamba

Keiko Mecheri - Loukhoum Eau Poudrée

Arabayı Almanlar, saati İsviçreliler, parfümü Fransızlar yapar! Küreselleşmeyle birlikte; üretim araçları, teknik bilgi ve beceri belli ülkelerin tekelinden çıksa da bahsi geçen ülke vatandaşlarının belli ürün gruplarındaki etnosentrik eğilimleri tartışılmaz… Yüzyıllarca geriye dayanan bir liderliğin paylaşılmak istenmemesi de son derece doğal. İtalyan ve İspanyol parfüm evleri bile pazarda kendilerine yeni yeni yer bulurken Amerikalıların “biz de varız” diye yola çıkması, 2000’li yıllara kadar çılgınlık olarak nitelendirilmekteydi.

Keiko Mecheri, 1998 yılında pazara giriş yapan Amerikan kökenli bir niş parfüm evi. Markaya ismini veren Keiko, Japonya’da doğup sonradan Amerika’ya yerleşmiş bir göçmen. Üniversitede aldığı piyano eğitiminin ardından estetik merakı iyice artıyor ve eşiyle birlikle parfüm sektörüne atılıyor.


Keiko Mecheri de pazarda varlığını sürdüren Amerikan kökenli diğer niş parfüm evleri gibi Fransız bir parfümör ile çalışıyor. Bond No.9, Le Labo ve A Lab on Fire gibi Amerikan kökenli parfüm evleri, ünlü Fransız parfümörler ile isimlerini duyururken, Keiko Mecheri’nin baş parfümörü bilinen ilk tasarımlarını Keiko ile yapan ISIPCA mezunu Yann Vasnier. Özellikle Loukhoum ile yakaladığı başarının ardından Yann, Comme des Garçons, Divine ve Tom Ford gibi markalar için de parfümler tasarlıyor ve sektördeki hatrı sayılır parfümörler arasına giriyor.

Loukhoum Eau Poudrée, farklı tarzıyla büyük başarı yaratmış ablası Loukhoum’dan 10 yıl sonra 2008’de piyasaya sürülüyor. Her ne kadar Loukhoum’u deneme fırsatım olmasa da birçok parfüm evinin Loukhoum’dan ilham alan tasarımlarının olduğunu söylemek mümkün. Loukhoum Eau Poudree de Louhkoum’un daha az tatlı ve hafif pudralı flanker’ı olarak parfüm severlerin beğenisine sunulmuş. Eski bir parfüm olmamasına rağmen sağlam bir hayran kitlesi olduğundan başarılı bir flanker olduğu söylenebilir. Hatrı sayılır bir çoğunluk da Eau Poudrée’yi Loukhoum’a tercih ettiğini belirtiyor.

Loukhoum Eau Poudrée’nin şekerli ve vanilyalı yoğun bir açılışı var. Wow dedirten etkileyici bir açılış! Hemen ardından pudramsı bir hissiyatla beraber badem net olarak algılanıyor. Parfümde badem kullanımı, Loukhoum ile aynı yıl piyasaya sürülen Serge Lutens - Rahat Loukoum ile birlikte bildiğim ilk örneklerden. Adından da anlaşılacağı gibi parfümün esin kaynağı Lokum. Hem de bademli, güllü lokum!


Orta notalarda destekleyici olarak kullanılan gül hissediliyor. Parfümlerin tatlılığını dengeleyip, baştan sona kadar aynı havada kalmasını engelleme amacıyla harmana eklenmiş, yerinde bir gül kullanımı mevcut. Aynı zamanda çok hafif hissedilen menekşe de parfüme renk katıyor. 

Sonlara doğru topraksı bir hava hissediliyor ve koku ilginç, dumanlı bir hale bürünüyor. Loukhoum Eau Poudrée, zaman içinde uyumlu değişimler gösteren, tatlılığına rağmen sıkıcı olmayan bir parfüm. Özellikle parfümün son fazında (drydown) dumanlı dumanlı gelen yanık vanilya şahane! Pudramsı hissiyatın da oldukça azalmasıyla topraksı, dumanlı bir vanilya kalıyor ki geriye, Yann Vasnier’i takdir etmemek mümkün değil.

Loukhoum Eau Poudrée, kadın parfümü olarak pazarlanmakta. Kadına daha çok yakıştığı da bir gerçek… Ancak gourmand parfümlerle arası iyi olan biri olarak parfümü kullandığım zaman kadın parfümü olmasını kesinlikle yadırgamıyorum. Hatta Kilian Back to Black kullanabilen bir erkeğin Loukhoum Eau Poudree’yi de rahatlıkla kullanabileceğini iddia ediyorum. Önemli olan parfümün ne şekilde pazarlandığı değil, ne hissettirdiği…

Loukhoum Eau Poudree bahar ve kış aylarında kullanımı uygun bir parfüm. Zira gourmand parfümlerin büyük çoğunluğu sıcak havalarda bunaltıcı olmakta. Bir kısmı da başladığı gibi biten yapısıyla deyim yerindeyse baygınlık vermekte. Ancak Loukhoum Eau Poudrée'nin her fazında oyuna yeni aktörler dâhil olduğu için gün içinde sıkmayan bir yapısı var. Kalıcılığı ve fark edilirliğiyle de kullanıcısının beklentisini fazlasıyla karşılıyor.


Loukhoum Eau Poudrée badem ve vanilya kullanımı bakımından Montale – Sweet Oriental Dream’i, pudramsı tatlılık bakımından ise Kilian – Back to Black’i andırıyor. Designer tayfada bildiğim bir örnek mevcut değil. Loukhoum'un tarzını sevenler için, yine bir vanilya - badem kokusu olan ve sıcak havalarda rahatlıkla kullanılabilecek Acqua di Parma - Mandorlo di Sicilia güzel bir alternatif olabilir. Hatta beraber kullanımı bile mümkün… Loukhoum Eau Poudrée’nin yakın zamanda değişen şişesi ise Dior – Hypnotic Poison’a saygı duruşunda bulunuyor.

Loukhoum Eau Poudrée’nin etrafta kolayca rastlanamayacak, özgün ancak güvenli bir yapısı var. Hediye olarak alınabilecek en uygun parfümlerden biri. Hediye alacak kimse yok mu? Kendinizi şımartın… Günlük kullanıma dahi uygun özel parfümler arasına kafadan girecektir.
© Gurme Kokular - Niş Parfüm Yorumları / Röportajlar / İzlenimler
Maira Gall